15 Ekim 2011 Cumartesi

Çizgili Sırtlanlar

Anadolu’nun en nadir canlılarından biri olan çizgili sırtlan, bozkır ikliminin hakim olduğu ıssız kayalık ve derin vadilerde yaşıyor.
110 santimetre uzunluğa ve 40-50 kiloya varan ağırlığa ulaşabilen çizgili sırtlan, Afrika’da, Asya'nın batısında (Anadolu dahil), Arap Yarımadası ve Hindistan'da yaşıyor.
Olduğundan daha büyük görünmek için sırtındaki tek sıra halindeki kıllarını havaya dikebilen çizgili sırtlan, yaşam şekli ile diğer sırtlanlardan ayrılıyor. Genellikle yalnız yaşamayı tercih eden çizgili sırtlan çok nadiren de olsa aile fertlerinden oluşan ufak gruplar kurabiliyor.
Doğa Derneği Şanlıurfa Bölge Sorumlusu Turan Çetin  “Sırtlanlar görüldükleri her yerde vuruluyor veya zehirleniyor. Yaşadıkları doğal alanlar büyük sulama projeleri nedeniyle yok oluyor. Anadolu’nun bu görkemli canlılarının yok olmaması için Urfa’da sırtlanların korunmasına yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Çizgili sırtlanları korumak için muhtarlıklarla, köy imamlarıyla, tek tek köylülerle sohbet ederek, türün önemini anlatıyoruz. Köy okullarında eğitim çalışmaları yaparak çizgili sırtlan ve diğer tehlikedeki türler hakkında bilgi veriyoruz. Çizgili sırtlanların yaşadığı bölgedeki köylüler koruma çalışmalarını desteklemekte ve Doğa Derneği gönüllüsü olarak çizgili sırtlanları izlemekte. Bu türün görüntülenmesinde ve korunmasında bölgedeki yerel halk büyük destek sağladı” dedi.
SIRTLANLARI KÖYLÜLER KORUYOR
Doğa Derneği’nin bölgede üç yıldır süren çalışmaların sonucunda çizgili sırtlanların yuvaları belirlenerek gözlem ve koruma çalışmaları başlatıldı. Doğa Derneği, sırtlanlar ve bölgedeki çobanlar arasındaki çatışmayı engellemek için koyunların geceleri barınabileceği tel barınaklar yaptırdı. Koyunlar için barınaklar yapılmasıyla birlikte bölgedeki çobanlar sırtlanları koruma çalışmalarına destek olmaya ve sırtlanları yasadışı avcıktan korumaya başladı. Çizgili sırtlan Afrika kıtasının kuzey yarısında, Asya'nın batısında (Anadolu dahil), Arap Yarımadasında ve Hindistan'da bulunuyordu. Artık nesillerinin tükendiği kabul edilmektedir.

Mersin Balığı (Acipenseriformes)

Son derece pahalı bir besin olan havyar, mersinbalığının yumurtasından elde edilir. Bu balıkların gövdeleri iri, iskeletleri kıkırdaktandır. Türlerinin büyük bölümü denizlerde yaşamakla birlikte üremek için tatlı sulara girerler. Mersinbalıkları kuzey yarıkürenin ılık ve serin sularına dağılmıştır. Ama tür ve birey sayıları eskiçağlara göre çok daha azdır.
Mersinbalıkları iri yapılı ve çok uzun ömürlüdür. Uzunluğu 8,5 metreye ulaşabilen mersinmorinasının (Huso huso) 200-300 yıl kadar yaşadığı sanılmaktadır. Mersinbalıklarının burnu uzun, gövdesi uzunlamasına beş sıra halinde dizilmiş kemik levhalarla kaplıdır. Kuyruk yüzgecinin üst parçası daha uzundur. Dipte çok yavaş hareket ederek burunlarıyla kumları ya da çamurları karıştırır, buldukları küçük hayvanları yerler. Burunlarının altındaki tek sıra halinde enine dizili bıyıklar avlarını bulmalarına yardımcı olur. Bıyıklarının gerisinde yer alan ağızları bazılarında ileriye doğru uzanabilir.
Mersinmorinasının 1,5 tona ulaşan örneklerine rastlanmışsa da genellikle ağırlığı 200 kilogramı, uzunluğu 4 metreyi aşmaz. Yaklaşık 3 metre uzunluğundaki dişiler 1 milyondan çok yumurta verebilir. Mersinmorinalarının sırtı siyah, karnı beyazdır. Hazar Denizi, Karadeniz, Ege Denizi'nin kuzey kesimleri ve Adriya Denizi'nde yaşarlar. Üremek için akarsulara girerler. Karadeniz ve Hazar Denizi havzalarında yaşayan Rus mersini (Acipenser gueldenstaedti) de en değerli mersinbalıkları arasındadır.
Mersinbalıkları havyar olarak değerlendirilen yumurtalarının yanı sıra lezzetli eti, tutkal ya da jelatin yapımında kullanılan yüzme keseleri için de avlanmaktadır.Bütün türleri nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır, ve çoğunun hatta (en azından) yöresel olarak nesli çoktan tükenmiştir.

Anadolu Panteri (Pantherea Pardus Tulliana)

Anadolu parsı, Orta Doğu ve Batı Asya'da yaygın olan İran leoparının (Panthera pardus saxicolor) Anadolu'da yaklaşık 30 yıl öncesine kadar yaşamış olan bir ırkıdır. Anadolu parsı Ege ve Batı Akdeniz, Doğu Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde, daha çok ormanlık ve dağlık alanlarda yaşamıştır. Yaklaşık ömürleri 20 yıldır. Doğal yaşam alanları ve av kaynaklarının azalması parsları insanların yaşadığı yerlere yönlendirmiş ve bu da genellikle vurularak ya da zehirlenerek öldürülmelerine yol açmıştır. Anadolu'da varlığı 1974 yılından bu yana güvenilir şekilde kanıtlanamamıştır. Bundan dolayı en son bireyin 1974'de Beypazarı'nda vurulduğu kabul edilmektedir.

Hazar Kaplanı veya Pers Kaplanı (Panthera tigris virgata)

 Hazar kaplanları yalnız yaşayan hayvanlardır. En batıda Türkiye olmak üzere Hazar denizi etrafında, Kafkasya’da İran, Türkmenistan, Afganistan’ın kuzey kesimlerinde ve Moğalistan bölgelerinde yaşamaktaydı. En son 1970 yılında Rusya'daki türün son üyesinin ölümüyle yok oldu.

Tazmanya Kaplanı veya Tazmanya kurdu

Tazmanya Kaplanı, Tazmanya Kurdu veya "Tassie" (tazzy) olarak da bilinir. 20. yüzyılda soyu tükendiğine inanılan Avustralya'ya özgü büyük bir
Avustralya, güney yarım kürede yer alan bir ülkedir. Hint ve Büyük Okyanus arasında uzanır. Avustralya tüm bir kıtayı kaplayan tek ülkedir. Komşuları Endonezya, Doğu Timor, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Vanuatu, Yeni Kaledonya ve Yeni Zelanda'dır. Avustralya'nın başkenti Canberra, en büyük şehri ise Sydney'dir. Avustralya'nın nüfusu 20,5 milyondur.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
karnivor keselidir.
Avustralya'yanın Avrupalılar tarafından iskanından sonra soyu tükenen birçok türden sadece biri olmasına rağmen en büyüğü ve en ünlüsüdür.Diğer kıtalarda ki bkz. Etoburlar
kurtlar ve
yırtıcı köpeğe benzer hayvan
kaplanlar (kaplan ve kurt plasentalı memelilerdir ve keseli Thylacine ile akraba değillerdir) gibi Thylacine de
doruk yırtıcı idi ve hem boyutu hem de genel biçimi adını aldığı kuzey yarı-küreli yırtıcılara benzemekteydi.

Moa

feci akıbetinden kurtulmuş moa türleridir. Fakat Yeni Zelanda ormanlarına köpeklerle domuzların girmesi kivilerin hayatım altüst etmiştir. Bu kuşun bazı türleri bugün tükenmek tehlikesiyle karşı karşıyadır. İri bir tavuk büyüklüğündeki kivi, kahve veya gri renkte, uzun, dağınık ve kılımsı tüylerle örtülüdür. Uçuş kabiliyetinin körelmesiyle yakın bir ilgisi bulunması muhtemel bu sade veya dejenere tüy yapışma karinasız kuşların birçoğunda rastlanmaktadır. Kivi'nin uzun ve kavisli bir gagası vardır, hassas burun delikleri bunun ucundadır. Kuş bu gagasıyla toprağı karıştırarak solucan arar. Daha çok geceleyin karnım doyurur. Kivi, koku alma duygusu, yiyecek aramasına yararlı olacak derecede gelişmiş ender kuşlardan biridir. Kivi'nin yumurtası, kuşun vücuduna kıyasla dünya yüzündeki omurgalı hayvanların herhangi birikiminden büyüktür. Yumurta 450-500 gram, kuşun kendi 2 000 gram ağırlığındadır. Kuluçka süresi yetmiş beş veya seksen gün, yani kuşlar için rekor sayılabilecek derecedegetiren dev-boylu kuş en iri moa' dan (yaklaşık olarak 275 santim) daha boylu değildi. Fakat dev-boylu kuş'un kemikleri daha yoğundu ve bu kuş yaklaşık olarak 450-500 Kg. ağırlığındaydı. Yumurtaları bataklık çamlarının içinde bol sayıda bulunmuştur. 30-35 santimlik uzunluklarıyla bu yumurtalar moa'nınkilerden çok büyüktür. Tazeyken ihtimal 9 Kg. ağırlığındaydılar. moa veya dev-boylu kuş gibi uçamayan ağır sıklet şampiyonların varlığı, bunların, öbür kuşlardan bağımsız olarak uçan ataların soyundan gelişmeleriyle izah olunabilir. moa'larda gördüğümüz gibi, uzak adalardaki rahat ve tehlikesiz hayat, kuşlarda devliğe elverişli bir zemin hazırlamış olmaktadır. Öbür taraftan Galapagos adaları'nda görülen ve bilginlerin dikkatini çeken dev deniz kaplumbağaları gibi başka hayvanlar da bu kaideye uymaktadır. Maolar Yeni Zelanda’da yaşamış olan dünyanın en büyük kuş türü olarak kabul edilirler. Nesilleri insanlar tarafından yok edilmiştir.

Mamut

4,5 m boy ve 8 ton ağırlığa kadar varan bu cinsin son üyeleri M.Ö. 1700 yılında yaşamıştır. Bulunan en eski mamut kalıntıları 4 milyon yaşındadır. Mamutların neslinin tükenmesinin nedeni de tam olarak bilinmemekle birlikte, aşırı avlanma ya da buzul çaüğı sonundaki iklimsel değişimlerin buna neden olabileceği ileri sürülmektedir

14 Ekim 2011 Cuma

MAVİ YÜZGEÇLİ TON BALIĞI (THUNNUS THYNNUS)’NIN İLGİNÇ FİYATI

mavi yüzgeçli ton balığı (Thunnus thynnus)

Bizde orkinos olarak da bilinen mavi yüzgeçli ton balığı (Thunnus thynnus), ton balığı türlerinin en irisi ve özellikle pazarın en büyük aktörü olan Japonya’da tüketimi en çok tercih edilenidir. Portekizce’de ‘albacora’, İspanyolca’da ‘atun’, Arapça’da ‘tuna’, Çince’de ‘ca chan’, Tahiti’de ‘auhopu’ ve en önemlisi de Japonca’da ‘kuromagura’ olarak bilinir.
Farklı dillerde hep bir adı olması onun geniş bir yayılımı olduğunu kanıtlar. Atlas Okyanusu ve Pasifik’in subtropik ve ılık sularında yaşar ve Kuzey Atlantik’te Kanada’nın Labrador sahillerinden kuzey Brezilya’ya, Norveç’ten Kanarya Adaları’na ve Akdeniz’e, Pasifik’te ise Japonya’dan Filipinler’e, Alaska’dan Baja Meksika’ya kadar geniş bir yayılım gösterir.Bu ton balığı türü pelajiktir, yani açık denizlerde yaşar ve mevsimsel olarak kıyıya yanaşır. Kuzey Atlantik’te yaşayan nüfusu iki yerde yumurtlar: Meksika Körfezi ve Akdeniz. Atlantik Okyanusu’nu 60 günden az sürede aşabilen ton balığı Cebelitarık’tan geçer ve yumurtalarını bırakmak üzere Akdeniz’e girer. Yumurtalarını bırakma evresi şimdiye kadar hiç gözlenememiştir.Mavi yüzgeçli ton balığı 70 km/saat süratle yüzebilir. Hızlandığında yan yüzgeçlerinin vücudunun üzerinde yer alan yuvalara girmesi ve gözlerinin vücudu ile aynı yüzeyde olup dışa çıkmaması onu hız için yaratılmış, doğanın mükemmel bir tasarımı olarak karşımıza çıkarır. Çok farklı sıcaklıklara uyum gösterebilen bu ton balığı 9,000 metre derinliklere kadar inebilir. Metalik koyu mavi üstü ve gümüşi beyaz alt vücudu ile denizin en güzel balıklarından biri olan tonun ömrü ortalama 15 yıldır. Bugüne kadar yakalanmış en ağır ton balığı 684 kg, en uzunu ise 4,5 metredir.
Akdeniz’in bazı yerlerinde, her yıl yaklaşık aynı aylarda aynı noktalardan geçen mavi yüzgeçli ton balığını özel kafeslerle yakalama, “ölüm çemberi”nde toplama ve ağlarla yukarı çekerek kancalarla teknelere alma olarak özetlenebilecek, yüzyıllardır yapılmakta olan törensel ‘mattanza’ (eski İspanyolca’da öldürmek anlamında) Akdeniz kültürünün en özel balıkçılık ritüellerinden biridir.
Mavi yüzgeçli ton, özellikle ileri balıkçılık tekniklerinin kullanıldığı Kuzey Atlantik dahil olmak üzere birçok yerde aşırı avcılık tehdidi altındadır. Uzun mesafelerde göç etmesi ve daha çok uluslararası sularda avlanması, türün korunması ve tüketilmesinde uluslararası anlaşmaları gerekli kılar. 1966 yılında kurulan Atlantik Ton Balığı’nın Korunması için Uluslararası Komisyon’un – ICCAT (The International Commission for the Conservation of Atlantic Tunas) amacı bu türün korunmasını ve sürdürülebilir olarak avlanmasını belli bir yönetim altına almaktır. En büyük ton balıkçılığı filolarına sahip olan ülkelerden ABD, Kanada, Japonya, Fransa ve İspanya da dâhil 48 ülke bu komisyonun üyesidir. Türkiye de üye ülkelerden biridir. Pazarın en önemli adresleri olan Japonya ve ABD’ye ton balığı satmak için bu komisyonun üyesi olmak zorunludur.
Komisyonun teknik komiteleri bilimsel verilere bağlı olarak her ülkeye bir kota belirler. Ayrıca üye ülkelerden, yakalanan balık miktarı, boyutları, balıkçılık filoları, istem dışı yakalanan türler gibi bilgiler istenir ve sağlanan bilgilere bağlı olarak kotalara uyulup uyulmadığı kontrol edilir. Bu pek kolay tutulan ya da elde edilen bir veri değildir. Her ne kadar ülkeler bu kotalar dâhilinde avlandıklarını rapor etseler bile gerçekte yakalanan ton balığı miktarı, belirlenmiş kotaların ve dolayısıyla da vahşi stokları bilimsel verilerle belirlenmiş mavi yüzgeçli ton balığı türünün kaldırabileceğinin çok daha üzerinde miktardadır

Kısa Gagalı Yunus

Kısa gagalı yunus (Delphinus delphis), Akdeniz alttürüdür. Son 40 yıl içinde türün nüfusu aşırı avlanma ve yaşam alanlarının bozulması sonucu %50 düşmüştür.

Akdeniz Foku

Bilinçli bir koruma olmazsa, doğal hayat bir gün bitecek. Sivrisineğin bile korunmaya ihtiyacı var. Ama yasaklar dinlenmiyor. Bu gidişle doğa diye bir şey kalmayacak”

İnsanlar, hayvanların yaşam alanlarını kendi çıkarları için yok etmektedirler ama bunu yaparken asıl kendi yaşamlarını tehdit altına soktuklarının farkında değiller.

Kelaynak

Deniz ürünlerine ve suya duyduğumuz açlığın giderek yoğunlaşması gezegenimizde yaşayan su canlıları için giderek ciddi bir tehlike oluşturuyor. Sığ suda yaşayan balık türleri azaldıkça, balıkçılar da gözlerini derin sulara dikiyorlar ve böylece oralarda yaşayan canlıların geleceğini tehlikeye sokuyorlar.
Hayvanların neslinin tükenmekte olmasının ana sebebi insanlardır. Diğer sebepler ise insanın ortaya çıkardığı türevlerdir.

Anadolu leoparı

Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) 2006 raporu, insan kaynaklı suistimaller sonucu 784 türün dünya üzerinden tamamen yok olduğunu ve 16.119 hayvan türünün tükenmekte olduğunu göstermekte. Sadece 2006′da listeye 530 türün eklenmiş olması canlı türlerinin ne büyük bir tehdit altında olduğunu gösterir. Bir türün soyunun tükenmesi doğal yaşamın bir parçasıdır aslında, hatta şu anda dünyada bulunan canlıların sayısı, dünyada yaşamış tüm canlıların %5′i kadar olduğu tahmin edilmektedir.

Dinozorlar

160 milyon yıl civarında kara hayatına egemen olmuş hayvanlardır. Dinozor, Yunancada korkunç kertenkele anlamına gelen iki sözcüğün birleştirilmesinden oluşturulmuştur. Bunun nedeni, geçmişte bilimadamlarının dinozorları bir cins kertenkele sanmalarıdır. Türkçede yaygın fakat yanlış olarak dinazor diye yazıldığı da olur. Dinozorlar yeryüzünde ilk kez 230-225 milyon yıl önce göründüler. 65 milyon yıl önce ise, çok sayıda dinozor türünün nesli tükenmişti.
Dinozorların 160 milyon yıl kadar yaşamasının sebeplerini şöyle açıklayabiliriz:
  • Çevreye uyum sağladılar.
  • Puflu ve su geçirmez derileri sayesinde korundular ve kuru kaldılar.
  • Sert kabuklu yumurtaları sayesinde pek çok yavru yaşadı.
  • O dönemde yaşayan diğer hayvanlara oranla daha kolay yürüdüklerinden kolayca yiyecek bulup, düşmanlarından kaçtılar.
  • Bazı dinozorlar ot, bazıları da et yediklerinden yiyecek sıkıntısı çekmediler

Dev Mekong Yayın Balığı

Hayatta kalanların sayısı: Yüzler
Doğal ortamı: Güneydoğu Asya’nın Mekong bölgesi
Durumu: Çok büyük olması (yaklaşık 293 kg) nedeniyle oldukça değerli olan yayın balığı, şu anda Tayland, Laos ve Kamboçya’da koruma altına alındı. Ancak kaçak avlanma halen devam ediyor

Kutup ayısı

Hayatta kalanların sayısı: 25 binden daha az
Doğal ortamı: Kutup dolayları
Durumu: İnsanoğlunun gelişimi ve izinsiz avlanma kutup ayılarının yaşamını tehdit ediyor, ancak iklim değişikliği ve buzların erimesi nedeniyle kutup ayıları da nesli tükenen hayvanlar listesine dahil oldu.

13 Ekim 2011 Perşembe

Büyük Panda

Hayatta kalanların sayısı: 2000′den daha az
Doğal ortamı: Çin, Burma ve Vietnam
Durumu: Doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve parçalanması pandaların türünün yok olmasına neden oluyor. Kapalı alanlarda üretilmeleri ve türünün korunmasıyla neslinin zar zor hayatta kalmasına yardımcı oluyor.

Altın Başlı Langur

Hayatta kalanların sayısı: 70′den daha az
Doğal ortamı: Vietnam
Durumu: 10 yıldır koruma altında olan bu langurlar bir türlü çoğalamıyor. Halen soyları ciddi tehdit altında olan langurların sayısı, on yılda ilk kez 2003 yılında artmıştı.

Sumatra Kaplanı

Hayatta kalanların sayısı: 600′den daha az
Doğal ortamı: Endonezya’daki Sumatra adası
Durumu: Kaplanın milyonlarca yıldır sadece Sumatra adasında yaşaması, insanoğlundan kaçmasını zorlaştırıyor. Hayatta kalanların çoğu koruma altına alındı, ancak yaklaşık 100 tanesi doğal ortamında yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Cross River Gorili

Hayatta kalanların sayısı: 300′den daha az
Doğal ortamı: Nijerya ve Kamerun
Durumu: 1980′lerde soyu tükenme tehlikesiyle karşılaştığı düşünülen gorilin soyu şimdilik yok olmaya karşı direniyor. Bol eti nedeniyle avlanan ve geliştirme için toplanan gorillerin soyu yakında tükenecek.

Pigme Borneo Fili

Hayatta kalanların sayısı: Yaklaşık bin 500
Doğal ortamı: Kuzey Borneo
Durumu: Asya fillerinden yaklaşık 50 cm daha kısa olan fil, aynı zamanda daha uysal. Palmiye ekimi fillerin otlaklarını azaltıyor, bu nedenle fillerin yaşama alanları daralıyor.

Siyah Ayaklı Dağ Gelinciği

Hayatta kalanların sayısı: Yaklaşık 1000 tane
Doğal ortamı: Kuzey Amerika
Durumu: Kıtanın tek yerli gelincikleri ve nesli tükenmekte olan memelilerden biridir. 1986 yılında, yalnızca 18 dağ gelinciği kalmışken, şimdi soyu tekrar geri kazanılmaya çalışılıyor.

Javan Gergedanı

Hayatta kalanların sayısı: 60′dan az
Doğal ortamı: Endonezya ve Vietnam
Durumu: Bu gergedanlar, belki de dünyanın en nadir bulunan memelileridir. Kaçak avcılar boynuzuna değer verirken, müteahhitler ise gergedanların yaşadığı ormanları yok ediyorlar. Her ikisi de türler için ölüm hükmünü veriyor.

Vaquita Meksika Yunusu

Hayatta kalanların sayısı: 200 ile 300 arası
Doğal ortamı: California Körfezi
Durumu: Dünyada nadir görülen memeli deniz hayvanlarından biri olan Meksika yunusunun nesli sınırlı alanda bulunması ve balıkçı ağlarına çok kolay takılmaları nedeniyle tükeniyor.